Türkçe
Şura Suresi - Ayet sayısı 53
حم
( 1 )
(1-2) Hâ, mîm, ayn, sîn, kaf.
عسق
( 2 )
(1-2) Hâ, mîm, ayn, sîn, kaf.
كَذَٰلِكَ يُوحِي إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
( 3 )
Ey Muhammed! Çok güçlü hüküm ve hikmet sahibi olan Allah sana da senden öncekilere de böylece vahyeder.
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
( 4 )
Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi O'nundur. O çok yücedir, çok büyüktür.
تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِن فَوْقِهِنَّ ۚ وَالْمَلَائِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَن فِي الْأَرْضِ ۗ أَلَا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
( 5 )
Nerde ise gökler O'nun azametinden tâ üstlerinden çatlayacak gibi titresiyorlar. Melekler Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzünde bulunan kimseler için magfiret diliyorlar. Iyi bilin ki Allah çok bagislayicidir, çok merhamet edicidir.
وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاءَ اللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيْهِمْ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ
( 6 )
Allah'tan baska dostlar edinenlere gelince, Allah onlarin üzerinde devamli bir gözetleyicidir. Ama sen onlarin üzerinde bir vekil degilsin.
وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَىٰ وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنذِرَ يَوْمَ الْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيهِ ۚ فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَرِيقٌ فِي السَّعِيرِ
( 7 )
Böylece biz sana Arapça bir Kur'ân indirdik ki, sehirlerin anasi (olan Mekke) halkini ve etrafindakileri uyarasin ve hakkinda hiç süphe olmayan kiyamet gününün dehsetinden onlari korkutasin. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir.
وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَهُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِن يُدْخِلُ مَن يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ ۚ وَالظَّالِمُونَ مَا لَهُم مِّن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ
( 8 )
Eger Allah dileseydi bütün insanlari bir tek ümmet yapardi. Fakat O yalniz diledigini rahmetinin içine almaktadir. Zalimler için ne bir dost vardir, ne de bir yardimci.
أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاءَ ۖ فَاللَّهُ هُوَ الْوَلِيُّ وَهُوَ يُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
( 9 )
Yoksa onlar Allah'tan baska dostlar mi edindiler? Oysa asil dost Allah'tir. Ölüleri diriltecek olan da O'dur. O'nun her seye gücü yeter.
وَمَا اخْتَلَفْتُمْ فِيهِ مِن شَيْءٍ فَحُكْمُهُ إِلَى اللَّهِ ۚ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبِّي عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ
( 10 )
Hakkinda ihtilafa düstügünüz herhangi bir seyin hükmü Allah'a aittir. Iste benim Rabbim olan Allah budur. Ben yalniz O'na güvendim ve yalniz O'na yöneliyorum.
فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا ۖ يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ ۚ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ ۖ وَهُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ
( 11 )
O göklerin ve yerin yaraticisidir. O sizin için kendi nefsinizden esler ve hayvanlardan da çiftler yaratmistir. O, sizi bu düzen içerisinde üretip çogaltiyor. O'nun benzeri olan hiçbir sey yoktur. O, her seyi isitir ve görür.
لَهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
( 12 )
Göklerin ve yerin kilitleri O'na aittir. O diledigine rizki genisletir ve daraltir. Süphesiz ki O, her seyi hakkiyla bilir.
شَرَعَ لَكُم مِّنَ الدِّينِ مَا وَصَّىٰ بِهِ نُوحًا وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَىٰ ۖ أَنْ أَقِيمُوا الدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا فِيهِ ۚ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ ۚ اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ
( 13 )
Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurdugu seyi sizin için de bir kanun yapti ve (Ey Muhammed!) sana vahyettigimizi, Ibrahim'e, Musa'ya ve Isa'ya tavsiye buyurdugumuzu da seriat kildi. Söyle ki: Dini dogru tutun ve onda ayriliga düsmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettigin sey, müsriklere agir geldi. Allah diledigini kendine seçer ve kendisine yöneleni de dogru yola iletir.
وَمَا تَفَرَّقُوا إِلَّا مِن بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ إِلَىٰ أَجَلٍ مُّسَمًّى لَّقُضِيَ بَيْنَهُمْ ۚ وَإِنَّ الَّذِينَ أُورِثُوا الْكِتَابَ مِن بَعْدِهِمْ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ مُرِيبٍ
( 14 )
Onlar kendilerine bilgi geldikten sonra, ancak aralarindaki, çekememezlik yüzünden ayriliga düstüler. Eger Rabbin tarafindan azabin ertelendigine dair bir söz geçmemis olsaydi aralarinda mutlaka hüküm verilirdi. Kendilerinden sonra Kitab'a vâris kilinan kitap ehli de Kur'ân hakkinda bir süphe ve tereddüt içindedirler.
فَلِذَٰلِكَ فَادْعُ ۖ وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ ۖ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ ۖ وَقُلْ آمَنتُ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِن كِتَابٍ ۖ وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ ۖ اللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ ۖ لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ ۖ لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ ۖ اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا ۖ وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ
( 15 )
Ey Muhammed! Iste bunun için insanlari tevhide davet et ve sana emredildigi gibi dosdogru ol. Onlarin keyiflerine uyma ve de ki: "Ben Allah'in kitaptan indirdigine inandim ve bana aranizda adaleti gerçeklestirmem emredildi. Allah bizim de rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptiklarimiz bize, sizin yaptiklariniz da size aittir. Sizinle bizim aramizda hiçbir tartismaya yer yoktur. Allah hepimizi biraraya toplayacaktir. Dönüs yalniz O'nadir.
وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِن بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ
( 16 )
Allah'in davetine uyulduktan sonra, hâlâ O'nun dini hakkinda mücadele edenlerin, getirdikleri deliller Rableri yaninda batildir. Onlarin üzerinde bir gazab ve kendileri için siddetli bir azab vardir.
اللَّهُ الَّذِي أَنزَلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَالْمِيزَانَ ۗ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ قَرِيبٌ
( 17 )
Bu kitabi ve ölçüyü hakla indiren Allah'tir. Ne bilirsin, belki de kiyamet saati yakindir!
يَسْتَعْجِلُ بِهَا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَا ۖ وَالَّذِينَ آمَنُوا مُشْفِقُونَ مِنْهَا وَيَعْلَمُونَ أَنَّهَا الْحَقُّ ۗ أَلَا إِنَّ الَّذِينَ يُمَارُونَ فِي السَّاعَةِ لَفِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
( 18 )
O'na inanmayanlar kiyametin çabuk gelmesini istiyorlar. Inananlar ise O'ndan korkarlar ve O'nun hak oldugunu bilirler. Iyi bilin ki, kiyamet saati hakkinda tartisanlar derin bir sapiklik içindedirler.
اللَّهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَن يَشَاءُ ۖ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ
( 19 )
Allah kullarina çok lütufkârdir. Diledigine rizik verir. O çok kuvvetlidir, çok güçlüdür.
مَن كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الْآخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فِي حَرْثِهِ ۖ وَمَن كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِن نَّصِيبٍ
( 20 )
Her kim ahiret kazancini isterse, biz onun kazancini artiririz, her kim de dünya kazancini isterse ona da ondan veririz, ama onun ahirette hiçbir nasibi yoktur.
أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ شَرَعُوا لَهُم مِّنَ الدِّينِ مَا لَمْ يَأْذَن بِهِ اللَّهُ ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ ۗ وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
( 21 )
Yoksa onlarin, Allah'in dinde izin vermedigi seyi kendilerine mesru kilacak ortaklari mi vardir? Eger azabin ertelenmesine dair kesin yargi sözü olmasaydi, aralarinda hemen hüküm verilir, isleri bitirilirdi. Gerçekten zalimler için aci bir azab vardir.
تَرَى الظَّالِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا كَسَبُوا وَهُوَ وَاقِعٌ بِهِمْ ۗ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي رَوْضَاتِ الْجَنَّاتِ ۖ لَهُم مَّا يَشَاءُونَ عِندَ رَبِّهِمْ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ
( 22 )
Sen kiyamet günü kazandiklari seyin cezasi baslarina gelirken zalimlerin korkudan titrediklerini görürsün. Iman edip salih amel isleyenler ise cennet bahçelerindedirler. Rablerinin yaninda onlar için istedikleri her sey vardir. Iste büyük lütuf budur.
ذَٰلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ۗ قُل لَّا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَىٰ ۗ وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَّزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْنًا ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ
( 23 )
Iste Allah iman edip salih amel isleyen kullarini bununla müjdeler. Ey Muhammed! De ki: "Ben bu tebligime karsi sizden akrabalikta sevgiden baska hiçbir ücret istemiyorum." Her kim bir iyilik yaparsa biz onun iyiligini artiririz. Süphesiz ki Allah çok bagislayicidir, sükrün karsiligini verir.
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا ۖ فَإِن يَشَإِ اللَّهُ يَخْتِمْ عَلَىٰ قَلْبِكَ ۗ وَيَمْحُ اللَّهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ ۚ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
( 24 )
Yoksa onlar, senin hakkinda: "Allah'a karsi yalan uydurdu." mu diyorlar? Eger Allah dilerse senin de kalbini mühürler; batili yok eder ve sözleriyle hakki gerçeklestirir. Süphesiz ki O kalplerde bulunan seyleri hakkiyla bilir.
وَهُوَ الَّذِي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَعْفُو عَنِ السَّيِّئَاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ
( 25 )
Kullarinin tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden ve sizin yaptiklarinizi bilen O'dur.
وَيَسْتَجِيبُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَيَزِيدُهُم مِّن فَضْلِهِ ۚ وَالْكَافِرُونَ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ
( 26 )
Allah iman edip, salih amel isleyenlerin tevbesini kabul eder, onlara lütfundan daha fazlasini verir. Kâfirler için ise siddetli bir azap vardir.
وَلَوْ بَسَطَ اللَّهُ الرِّزْقَ لِعِبَادِهِ لَبَغَوْا فِي الْأَرْضِ وَلَٰكِن يُنَزِّلُ بِقَدَرٍ مَّا يَشَاءُ ۚ إِنَّهُ بِعِبَادِهِ خَبِيرٌ بَصِيرٌ
( 27 )
Eger Allah rizki kullarina bol bol verseydi, mutlaka yeryüzünde azginlik ederlerdi. Fakat O diledigini belli bir ölçüye göre indiriyor. Süphesiz ki O, kullarindan haberdardir, onlari hakkiyla görür.
وَهُوَ الَّذِي يُنَزِّلُ الْغَيْثَ مِن بَعْدِ مَا قَنَطُوا وَيَنشُرُ رَحْمَتَهُ ۚ وَهُوَ الْوَلِيُّ الْحَمِيدُ
( 28 )
Insanlar ümitlerini kestikten sonra yagmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O'dur. Övülmeye layik olan gerçek dost O'dur.
وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَثَّ فِيهِمَا مِن دَابَّةٍ ۚ وَهُوَ عَلَىٰ جَمْعِهِمْ إِذَا يَشَاءُ قَدِيرٌ
( 29 )
Gökleri yeri ve her ikisinde yaydigi canlilari yaratmasi da Allah'in kudretinin delillerindendir. O'nun diledigi zaman onlari biraraya toplamaya da gücü yeter.
وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ
( 30 )
Basiniza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandiklariniz yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çogunu affeder.
وَمَا أَنتُم بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ ۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ
( 31 )
Siz yeryüzünde (O'nu) aciz birakamazsiniz. Sizin Allah'tan baska bir dostunuz ve yardimciniz da yoktur.
وَمِنْ آيَاتِهِ الْجَوَارِ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ
( 32 )
Denizlerde yüce daglar gibi gemilerin yürümesi de O'nun kudretinin delillerindendir.
إِن يَشَأْ يُسْكِنِ الرِّيحَ فَيَظْلَلْنَ رَوَاكِدَ عَلَىٰ ظَهْرِهِ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
( 33 )
Eger O dilerse rüzgari durdurur da yelkenle giden gemiler denizin üzerinde duruverirler. Süphesiz ki bunda sabirli olan ve çok sükreden kimseler için nice ibretler vardir.
أَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا وَيَعْفُ عَن كَثِيرٍ
( 34 )
Yahut da Allah kazandiklari günahlar yüzünden onlari helâk eder ve birçogunu da bagislar.
وَيَعْلَمَ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ
( 35 )
Âyetlerimiz hakkinda mücadele edenler bilsinler ki kendileri için kaçacak bir yer yoktur.
فَمَا أُوتِيتُم مِّن شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ لِلَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
( 36 )
Size verilen herhangi bir sey sadece dünya hayatinin geçici bir menfaatidir. Allah katinda bulunanlar ise iman edip sadece Rablerine güvenen kimseler için daha hayirli ve daha kalicidir.
وَالَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُوا هُمْ يَغْفِرُونَ
( 37 )
O iman edenler, büyük günahlardan ve hayasizliktan kaçinirlar. Onlar öfkelendikleri zaman da kusurlari bagislarlar.
وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَىٰ بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
( 38 )
Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazi dosdogru kilarlar. Onlarin isleri de kendi aralarinda bir istisare iledir. Kendilerine verdigimiz riziktan onlar Allah yolunda harcarlar.
وَالَّذِينَ إِذَا أَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنتَصِرُونَ
( 39 )
Onlar, bir zulüm ve saldiriya ugradiklari zaman birbirleriyle yardimlasirlar.
وَجَزَاءُ سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِّثْلُهَا ۖ فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ
( 40 )
Bir kötülügün cezasi yine onun gibi bir kötülüktür, ama kim affeder, bagislarsa onun mükafati Allah'a aittir. Süphesiz ki Allah, zalimleri sevmez.
وَلَمَنِ انتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِ فَأُولَٰئِكَ مَا عَلَيْهِم مِّن سَبِيلٍ
( 41 )
Zulme ugradiktan sonra hakkini alan kimseye gelince, iste onlarin aleyhinde ceza vermek için herhangi bir yol yoktur.
إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَظْلِمُونَ النَّاسَ وَيَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ ۚ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
( 42 )
Yol ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksiz yere taskinlik edenler aleyhinedir. Iste onlar için aci bir azap vardir.
وَلَمَن صَبَرَ وَغَفَرَ إِنَّ ذَٰلِكَ لَمِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ
( 43 )
Her kim de sabreder ve kusuru bagislarsa, iste bu elbette azmedilecek islerdendir.
وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن وَلِيٍّ مِّن بَعْدِهِ ۗ وَتَرَى الظَّالِمِينَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ يَقُولُونَ هَلْ إِلَىٰ مَرَدٍّ مِّن سَبِيلٍ
( 44 )
Allah kimi saptirirsa artik bundan sonra onun için hiçbir dost yoktur. Sen, azabi gördüklerinde zalimlerin: "Acaba dönecek bir yol var midir?" dediklerini görürsün.
وَتَرَاهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَاشِعِينَ مِنَ الذُّلِّ يَنظُرُونَ مِن طَرْفٍ خَفِيٍّ ۗ وَقَالَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا إِنَّ الظَّالِمِينَ فِي عَذَابٍ مُّقِيمٍ
( 45 )
Sen, onlarin asagiliktan dolayi baslari öne egilmis, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarlarken atese sunulduklarini görürsün, iman edenler de: "Gerçekten zarara ugrayanlar hem kendilerine hem de ailelerine kiyamet günü yazik etmis olan kimselerdir." diyeceklerdir. Iyi bilin ki zalimler devamli bir azap içerisindedirler.
وَمَا كَانَ لَهُم مِّنْ أَوْلِيَاءَ يَنصُرُونَهُم مِّن دُونِ اللَّهِ ۗ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن سَبِيلٍ
( 46 )
Onlarin Allah'tan baska kendilerine yardim edecek hiçbir dostlari yoktur. Allah kimi saptirirsa, artik onun için çikar bir yol yoktur.
اسْتَجِيبُوا لِرَبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لَّا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ ۚ مَا لَكُم مِّن مَّلْجَإٍ يَوْمَئِذٍ وَمَا لَكُم مِّن نَّكِيرٍ
( 47 )
Allah tarafindan, geri çevrilemeyecek kiyamet günü gelmeden önce, Rabbinizin davetine uyun, çünkü o gün, sizin için siginacak bir yer yoktur ve siz inkâr da edemezsiniz.
فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا ۖ إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا الْبَلَاغُ ۗ وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا ۖ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُورٌ
( 48 )
Ey Muhammed! Eger onlar yüz çevirirlerse bilsinler ki, biz seni onlarin üzerine bir bekçi olarak göndermedik. Sana düsen sadece tebligdir. Gerçekten biz insana tarafimizdan bir rahmet tattirirsak ona sevinir, ama elleriyle yaptiklari yüzünden kendilerine bir kötülük isabet ederse, o zaman görürsün ki insan çok nankördür.
لِّلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ يَهَبُ لِمَن يَشَاءُ إِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَن يَشَاءُ الذُّكُورَ
( 49 )
Göklerin ve yerin hükümranligi yalniz Allah'a aittir. O diledigini yaratir, diledigine kiz çocuk, diledigine de erkek çocuk bahseder.
أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًا وَإِنَاثًا ۖ وَيَجْعَلُ مَن يَشَاءُ عَقِيمًا ۚ إِنَّهُ عَلِيمٌ قَدِيرٌ
( 50 )
Yahut Allah onlari erkek ve kiz olmak üzere çift verir, diledigini de kisir yapar. Süphesiz ki O her seyi bilir. O'nun her seye gücü yeter.
وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِن وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ ۚ إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ
( 51 )
Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasindan konusur. Yahut da bir elçi gönderir de izniyle ona diledigini vahyeder. Süphesiz ki O çok yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.
وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا ۚ مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَٰكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَن نَّشَاءُ مِنْ عِبَادِنَا ۚ وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
( 52 )
Iste biz böylece sana da emrimizden Kur'ân'i vahyettik. Yoksa sen kitap nedir? Iman nedir? bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kildik. Onunla kullarimizdan diledigimizi dogru yola iletiyoruz. Süphesiz ki sen de insanlari dogru bir yola götürüyorsun.
صِرَاطِ اللَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ أَلَا إِلَى اللَّهِ تَصِيرُ الْأُمُورُ
( 53 )
Göklerde ve yerde bulunanlarin sahibi olan Allah'in yoluna götürüyorsun. Iyi bilin ki bütün isler sonunda yalniz Allah'a dönecektir.